TZOB yön. kur. üyesi ve İpsala Ziraat Odası Başkanımız Hüseyin DARCAN'ın konuşması (14 MAYIS 2018)
Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu
(IFAP) tarafından alınan kararla 1984 yılından buyana, her yıl 14 Mayıs günü ülkemizde
ve tüm dünyada “Dünya Çiftçiler Günü” olarak çeşitli etkinliklerle
kutlanmaktadır.
Bu günün kutlanmasıyla değeri çok da iyi
anlaşılmayan tarım sektörünün ve çiftçilerimizin gündeme gelmesi
sağlanmaktadır.
Tarım, önemi tartışılmaz bir sektördür.
Bütün insanlık tarihi boyunca tarım, en
stratejik sektör olmuştur. Önemi hiçbir zaman azalmamış, aksine her geçen gün
artmıştır ve artmaya da devam edecektir.
Dünyada yoksulluk oldukça, kıtlık sürdükçe,
açlık devam ettikçe tarımsal üretimi artırmak zorundayız.
Ülkemizdeki tarım sektörü var olan
potansiyelini tam olarak gerçekleştirememektedir.
Sektör potansiyelini değerlendirdiğinde
sadece çiftçimizin değil, gayri safi milli hasılayla yaptığı destekle ülkemizin
zenginliğine de büyük katkı sağlayacaktır.
Ama üzülerek belirtmek gerekirse, tarım
sektörünün ve tarım sektöründe çalışan insanlarımızın önemini bu ülke henüz
anlaşılmış değil.
Hangi koşullarla, hangi maliyetlerle üretim
yaptığımız iyi bilinmiyor.
Zor tabiat koşullarına rağmen, yağmur,
çamur demeden gecemizi gündüzümüze katarak üretimi sürdürüyoruz.
Tüm zorluklara rağmen tarlada kalıyor
üretimden vazgeçmiyoruz.
2017 yılı verileriyle, milli hasılaya 51,7
milyar dolarlık katma değer ekliyor, üretici fiyatlarıyla, 88 milyar dolarlık
üretim yapıyor, 17 milyar doların üzerinde gıda ve tarım ihracatına imkan
tanıyoruz.
Tarım sektörü olarak, Ocak ayında bile 5
milyona yakın istihdam sağlıyoruz. Yaz aylarında tarımsal istihdamı 6 milyona çıkarıyoruz.
İşsizliği ortalama 2 puan düşürüyoruz.
Üretim çeşitliliğinde Çin, Hindistan, ABD
gibi ülkelerle yarışıyoruz. 55 üründe dünyada ilk 10 sırada yer alıyoruz.
Çok stratejik bir konumdayız. İçinde
bulunduğumuz bölgede, başta Ortadoğu olmak üzere,
Rusya, Kafkasya, Orta Asya, Kuzey Afrika ve
Doğu Avrupa’da büyük bir gıda talebi bulunuyor.
Bu coğrafyanın tam ortasında yer alıyoruz.
Rahatlıkla bölgenin tarımsal üretim merkezi
olabiliriz.
Değerli konuklar,
Tarım sektöründe varolan potansiyelimizi
kullanmamızı önleyen sorunlar var. Bunları çözmek zorundayız. Çözüm bekleyen
sorunlarımızın başında yapısal sorunlarımız gelmektedir.
Tarımsal işletmelerimiz küçük, arazilerimiz
çok parçalıdır.
Ortalama işletme büyüklüğümüz 61 dekar ve
bu alan yaklaşık 10 parselden oluşuyor. Bu kadar parçalanmış arazi ve işletme
yapısıyla verimli tarımsal üretim yapmak imkansızdır. Bu sorunun çözülmesi,
işletmelerin büyütülmesi gerekiyor. Bu açıdan arazi toplulaştırma çalışmaları
büyük önem taşıyor.
Sulama hepimizin bildiği gibi ülkemizin en
önemli meselelerinden biridir. Hala ekonomik ve teknik olarak sulanabilir 8,5
milyon hektarlık arazinin 2,15 milyon hektarını gerekli altyapı çalışmaları
tamamlanamadığı için sulayamıyoruz. Sulanan alanlarda da yüzde 60’a varan
oranlarda tasarruf sağlayan basınçlı sulama sistemlerine yaygın olarak
geçemedik. Hızla basınçlı sulama oranını artırmamız gerekiyor.
Tarımda en büyük sorunlarımızdan biri de
örgütlenmedir. Örgütlenmeyi etkin olarak sağlayamadığımız için üretim
planlaması yapamıyoruz. Ürünümüzü değerinden satamıyoruz.
Çiftçimiz, istikrarlı bir gelir elde
edemezken, tüketicimiz de makul fiyatlarla ürün tüketemiyorlar. Tarlada 1 lira
olan ürün markette 5-6 liraya çıkabiliyor.
Değerli konuklar,
Çiftçilerimizin taleplerini
madde madde sıralarsak, şunları söylemek mümkündür:
Hazineye ait arazilerde
ecrimisil ödeyerek tarımsal üretim yapan çiftçilerimizin çiftçi kayıt sistemi
ÇKS’ye kayıt yaptırabilmelerinin yolu açılmalıdır.
İntikali yapılmamış
arazilerde intikal işlemlerini hızlandırmak için, 15 Mayıs 2018 tarihine
kadar uzatılan “miras kalan tarım arazilerinin intikal işlemleri esnasında
alınan tapu harcı muafiyeti” devam ettirilmelidir.
2 B arazilerinin, tarım
arazisi olarak korunması kaydıyla çiftçimize satışında rayiç bedel, tarımsal
arazi rayiç bedeli üzerinden belirlenmelidir.
Çiftçilerimize verilen
doğrudan destekler, Tarım Kanununda öngörüldüğü gibi gayri safi yurtiçi
hasılanın yüzde 1’ine çıkarılmalıdır.
Tarımsal
desteklerden alınan yüzde 2 ile yüzde 4 arasında değişen stopaj kesintisi
kaldırılmalıdır.
Çiftçilerimizin 2 bin
liranın üzerinde vadesi geçmiş vergi, tarımsal amaçlı sulamada kullanılan
elektrik, sulama işletme ve bakım ücreti, su kullanım hizmet bedeli borçlarının
desteklerden kesilmesi uygulamasından vazgeçilmelidir.
Tarımda
kullanılan elektrik, tohum, fide ve ilaçtan alınan KDV sıfırlanmalı,
elektrikteki enerji fonu ve TRT payı kaldırılmalıdır.
Hayvancılık
işletmelerinde kullanılan elektriğe tarımsal sulama abone grubu tarifesi
uygulanmalıdır.
Çiftçimizin
düşük faizli kredi talebi karşılanmalı, tarımsal kredilerde kredi masrafları
alınmamalı, sigorta mecburiyeti kaldırılmalıdır.
Çiftçilerimize
yeni finansman olanakları sağlanmalı, takibe düşmüş kredi borçları faizsiz ve
uzun vadeli olarak yapılandırılmalıdır.
Dekar başına 1 liradan 5
liraya yükseltilen yeraltı suyu kullanım ücreti yeniden 1 liraya
düşürülmelidir.
Üreticilerimize
kullandıkları yem için fatura karşılığında belli bir miktar destek verilmeli
veya yemi Tarım ve Kredi Kooperatifleri/üretici örgütleri kanalıyla uygun fiyattan
temin edebilmelerine imkan sağlanmalıdır.
2017 yılında
olduğu gibi, 2018 yılında da doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçları ertelenmelidir.
Tarım
sigortalarında primler çiftçimizin ödeyebileceği seviyelere çekilmeli, sigorta
kapsamı genişletilmelidir.
Tarım
Bağ-Kurlularda aylık prim ödeme gün sayısı 25 günden, 2008 yılında olduğu gibi
yeniden 15 güne indirilmelidir.
Çiftçilerimize, prim
ödedikleri her yıl için 90 gün, 4 yılda 1 yıl hesabıyla fiili hizmet payı,
kamuoyunda bilenen ismiyle yıpranma hakkı verilmelidir.
Kadın çiftçilerimizin,
sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğum nedeniyle hizmet borçlanması
yapabilmesi sağlanmalıdır.
Çiftçilerimize muafiyette
geçen süreler için borçlanma imkanı verilmelidir.
Tarım girdisinin önemli bir gider kalemi olan mazotta
söz verilen % 50 mazot desteği istenilen başarıya ulaşamamıştır.
Mazot desteği tekrar gözden geçirilmelidir.
Üretimde kullanılan mazottan ÖTV ve KDV kaldırılmalı bu
uygulama pompa başında yani Çiftçinin ihtiyaç duyduğu zamanda verilmelidir.
Unutulmamalıdır ki. Milli ekonominin temeli tarımdır.